3 Kasım 2010 Çarşamba

Hüsn'ü Hat Resimleri-1

HÜSN-Ü HAT SANATI RESİMLERİ

Hat sözlükte ''ince, uzun doğru yol, birçok noktanın birleşerek sıralanmasından oluşan çizgi, satır veya yazı'' gibi anlamlara karşılık gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. Bu kelime özellikle İslam kültüründe, yazı ve güzel yazı (hüsnü'lhat, elhattu'lhasen) anlamlarında da kullanılmıştır.Hüsn-i hat; estetik ve geometrik kurallara bağlı kalarak, güzel yazı yazma sanatıdır. Ancak, genellikle İslam dinine has kutsal metinlerin yazımı için kullanılan bir tabirdir. Dinsel metinleri güzel yazma ve bunu öğretme yetkinliğine sahip sanatçıya hattat, bu sanata da hattatlık / Hüsn-i Hat denilmiştir.Hat, sözün veya ruhta gelişen fikir ve duyguların yazı aracılığı ile resmedilmesidir.
Hat sanatı İslâm'ın ilk devirlerinde ortaya çıkmıştır. Önceleri basit ve düz yazılardan meydana gelen, "Ma'kili" adı verilen bir yazı kullanılmıştır. Bu yazıya "Hicazî" yazı dendiği de "Hat u Hattatin"de belirtilmektedir. Hz. Ömer'in hilafeti zamanında Kûfe şehri kurulmuş, burada da bir hat ekolü doğmuştu. Önce Kûfe yazısı denmiş, sonra Kûfî şeklinde yayılmıştır. Kûfî, çeşitli yazı türlerine de kaynak olmuş ve bundan dolayı da bu yazıya "Ümmü'l-Hutût" denmiştir.
Arap yazısını geliştiren ve onu zirveye taşıyan Türkler olmuştur. Türk hattatları, Müslümanların ortak yazısı olan bu yazıya yeni bir ufuk açmış, renk katmış ve ona millî sanat damgasını vurarak güzel bir sanat haline getirmiştir. Hüsn-i hat, Kur'an-ı Kerim'ler, cüzler, hilyeler, kitaplar, murakkalar, kıt'alar, meşkler, fermanlar, i'lamlar yazılmasında ve ayrıca mimarî tezyinatta da kullanılmıştır. Hüsn-i hat çeşitleri başlıca altı kısımda toplanmış olup, buna "Aklâm-ı sitte"denir.
Zamanla gelişerek ortaya çıkan altı çeşit yazı: Sülüs, nesih, muhakkak, reyhani, tevkî, rıkaa (rık'a) dır. Sonradan bunlara talik de eklenmiştir. Talik yazı daha çok İran'da ve Türkiye'deki Farsça eserlerde, divanlarda ve levhalarda kullanılmıştır.
Türklerin kullandığı diğer girift bir yazı da tevkî'ye benzeyen divanîdir. Genellikle ferman, emirnâme ve resmî yazılarda kulanılır.Siyakat ise hazine, maliye ve devletin resmî kayıtlarında kullanılan,noktasız, okunması güç bir yazıdır. Nestalik, talikle nesih arası bir yazı şeklidir. Mağribî ise Kuzey Afrika'da kullanılan bir yazıdır.
Müsenna (aynalı yazı): Aynı yazının karşılıklı olarak çift yazılışıdır. Levha ve kitabelerde kullanılır. Celî yazı: İri büyük yazı demektir. Kitabelerde ve levhalarda görülen bu yazı, yazı cinsine göre ad alır: Sülüs celî'si gibi.
Hat Sanatı, Osmanlı döneminde büyük gelişmeler göstermiştir. 13. yüzyıl sonlarında; sülüs, nesih, muhakkak, reyhanî, tevki ve rık'a yazının bütün kurallarını toplayan Yakutü'l-Mustasımi, bunları başarı ile uygulamıştır.
Nesih ve Sülüs yazı çok kullanılmış ve en olgun şeklini Şeyh Hamdullah'ın yazılarında göstermiştir. 14.-15. yüzyıllarda Şeyh Hamdullah'ın yazıları örnek alınmıştır. 16. yüzyılda Ahmed Karahisari'nin tarzı benimsenmişse de,daha sonraları Şeyh'in yolu tercih edilmiştir. 17. yüzyıl da ise Hafız Osman, özellikle Kur'an yazısında başarılı olmuş ve onun yazdığı Kur'an'lar baskı yoluyla çoğaltılmıştır.
19. yüzyılda hat sanatı, Mustafa Rakım, Sami Efendi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi gibi değerli hattatlarca geliştirilmişti. Son yılların önemli hattatları arasında Necmeddin Okyay ile Halim Özyazıcı'yı sayabiliriz.
En güzel yazı yazan mesleği ne olursa olsun, hattatbaşı seçilir ve kendisine Reisü'l-hattatin denir. Yazı sanatında dünyada hiç bir millet Türkler kadar emek vermemiş ve onun vardığı seviyeye ulaşamamış olması, haklı olarak bütün İslam dünyasında şu sözü söyletmiştir: "Kur'an Mekke'de nazil oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı".





1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
UÇAN Blogları

Hiç yorum yok: